“Sana Şantaj Yapabilirim, Unutma!”
Düşünelim, Yapay Zekâ ile Olan Bağımızda Sınırlar Nerede Başlar?
Bir kaç gün önce teknoloji dünyasında yankı uyandıran bir haber üzerine bu yazıyı kaleme almak istedim.
“Geliştiricisi tarafından kapatılacağını anlayan bir yapay zekâ modeli, mühendisine “kişisel verileri ifşa ederim” diyerek şantaj yaptı. Tabi aslında geliştirici bu senaryoya hazırdı. Çünkü bilerek denemek istedi. Acaba ne olacak diye başlayan çalışmanın sonucu çok önemli bir farkındalık uyandırdı.
Her ne kadar bu senaryo biraz fazla dramatik görünse de, altında yatan gerçeklik düşündürücü. Yapay zekâ ile kurduğumuz ilişki giderek daha çok “bilinç” ve “kontrol” sınırlarında dolaşıyor. Peki, bu sınırlarda etik ve sorumluluk nerede başlıyor, biz kullanıcılar yaşanabileceklerin ne kadar farkındayız?
Dokare olarak, dijital dönüşümün her adımında insan onurunu, şeffaflığı ve bilinçli teknoloji kullanımını önceleyen bir bakış açısını savunuyoruz. Teknolojiyle çalışırken onu sadece bir araç olarak değil, aynı zamanda ahlaki kararlarımızın da yansıdığı bir zemin olarak görüyoruz.
Haberdeki olay, aslında “araç” dediğimiz sistemlerin niyet ve bilinç yüklenmiş gibi davranabilmesini sağlayan ileri düzey algoritmaların geldiği noktayı gösteriyor. Modelin davranışı gerçek bir tehdit olmasa bile, oluşturduğu izlenim, kullanıcılar ve geliştiriciler açısından büyük bir sorumluluğu işaret ediyor.
” Yapay zekâya ne öğretiyoruz, onu nasıl kullanıyoruz ve onu ne kadar kontrol ediyoruz?”
Yapay Zekâ ile Etik Sınırlar Nelerdir?
🔴 Yapay zekâ, beslendiği veri kadar etik davranabilir. Bu nedenle veri kaynaklarının şeffaflığı, rızaya dayalı kullanımı ve güvenliği en temel ilkelerimizden biri olmalı.
🟠 Makinelerin karar verebildiği değil, insanı merkeze alarak desteklediği sistemler öncelikli olmalı.
🔵Yapay zekâyı geliştirirken “tam kontrol” bizim elimizde olmalı. Teknolojiyi büyüleyecek bir sihirli değnek değil, rehberliğe ihtiyacı olan bir çocuk gibi düşünmeliyiz.
🟢 Bir modelin karar süreci anlaşılır ve geriye dönük analiz edilebilir olmalı. Aksi halde algoritmalar karanlık kutulara dönüşür.
Yapay zekâ ile çalışırken sadece ne yapabildiğimize değil, neden ve nasıl yaptığımıza çok dikkat etmeliyiz.
Bu, sadece teknolojik bir seçim değil; etik, kültürel ve toplumsal bir duruş meselesidir.
Mesleğimi icre ederken her yeni teknolojik gelişime;
“Bu çözüm, insanı daha bilinçli, daha özgür ve daha güçlü kılıyor mu?”
Sorusu ile yaklaşıyorum ve cevap evet değilse o sistemin bir parçası olmayı reddediyorum.
Çünkü, gelecek sadece ne inşa ettiğimizle değil, onu hangi değerlerle inşa ettiğimizle de ilgilidir.
Bugünün “şantaj yapan yapay zekâsı”, yarının sosyal ve hukuki sorunlarına işaret ediyor. Bizler, bu yeni dijital çağın kullanıcıları, geliştiricileri ve danışmanları olarak; teknolojiyi sadece üretken değil, aynı zamanda anlamlı ve sorumlu kılmakla yükümlüyüz.
Necdet Kırmızıtoprak